Karadağ

 🇲🇪 Karadağ Notlarım: Adriyatik Kıyısında Sessiz Bir Masal

Karadağ’a gitmeden önce, bu küçük Balkan ülkesinin beni bu kadar etkileyeceğini tahmin etmezdim. Haritada minicik duran, adı bile çoğu kişiye hâlâ yabancı olan bir ülke... Ama işte bazen en büyük sürprizler en beklenmedik yerlerden gelir. Karadağ’da geçirdiğim bir hafta boyunca hem doğaya, hem tarihe, hem de huzura doyduğumu söyleyebilirim.

Bu yazıda size Karadağ’ın bana hissettirdiklerini, gezdiğim şehirleri ve deneyimlerimi kendi gözümden aktaracağım.

🏞️ Kotor: Tarihi Taşların Arasında Kaybolmak

İlk durağım Kotor oldu. Şehre girdiğiniz anda sanki bir Orta Çağ film setindeymişsiniz gibi hissediyorsunuz. Daracık sokaklar, taş binalar, surlarla çevrili eski şehir... Kotor Kalesi’ne sabahın erken saatlerinde tırmandım, biraz yorucuydu ama manzara her şeye değerdi. Körfezin kıvrılarak Adriyatik’e açılan görüntüsünü izlerken sadece susup nefes almak istedim.

Kotor’un en güzel tarafı ise aşırı kalabalık olmaması. Her köşesinde bir kafe, bir sanat atölyesi ya da bir sokak sanatçısı var. Gündüz sakin, akşamları ise hafif müzikle, mum ışığında yürüyüşlerle daha da güzel.

🌅 Perast: Zamanın Durduğu Yer

Kotor’dan tekneyle geçebileceğiniz küçük bir kasaba: Perast. Buraya adım attığım an "Keşke burada birkaç gün kalabilsem," dedim. Deniz kıyısında dizilmiş taş evler, sessizlik ve huzur... Küçük bir tekneyle Our Lady of the Rocksadasına geçtim. Kilise gerçekten etkileyiciydi ve hikayesi de bir o kadar büyüleyici.

Bu kasaba, kafanızı dinlemek için en güzel yerlerden biri olabilir.

🌊 Budva: Eğlence ve Deniz Bir Arada

Biraz daha canlı ve hareketli bir yer isterseniz, adres Budva. Kotor’dan sonra burası bana daha “turistik” geldi ama enerjisi yüksek bir şehir. Old Town bölgesi yine tarihi sokaklarıyla çok güzel, özellikle surların üzerinden gün batımını izlemek çok keyifliydi.

Gündüzleri güzel plajlar var – özellikle Mogren Beach favorimdi. Deniz tertemiz, taşlık ama yüzmesi çok keyifli. Akşamları ise restoranlar, barlar canlanıyor. Eğlenmek isteyenler için birebir.

📸 Sveti Stefan: Kartpostallardan Fırlamış Gibi

Budva’ya çok yakın olan Sveti Stefan, gerçekten kartpostal gibi. Ne yazık ki adaya giriş sadece otel müşterilerine açık, ama ben çevresindeki manzara noktalarından bolca fotoğraf çektim. Gün batımında manzara muhteşemdi. Oturup saatlerce izlenebilir. Sessiz, etkileyici ve bir o kadar özel bir yer.

🌲 Durmitor: Doğanın Kalbine Yolculuk

Kıyıdan iç kesimlere geçtiğimde rotamı Durmitor Milli Parkı'na çevirdim. Burası Karadağ’ın çok başka bir yüzü: ormanlar, göller ve yüksek dağlarla dolu bir doğa harikası.

Black Lake (Crno Jezero) çevresinde yürüyüş yaptım. Sessizlik içinde sadece kuşların sesiyle yürümek insana müthiş bir iç huzuru veriyor. Eğer doğa aşığıysanız buraya mutlaka zaman ayırmalısınız. Yazın kamp yapanlar, kışın ise kayakçılar için harika bir bölge.

🍽️ Karadağ’da Ne Yedim?

Yemekler bana çok tanıdık geldi. Ćevapi (bir tür köfte) ve börek gibi Osmanlı’dan kalan lezzetler çok yaygın. Sabahları sokakta satılan sıcak “banitsa” böreklerini aldım. Ayrıca deniz ürünleri oldukça taze ve uygun fiyatlıydı. Şarapları da oldukça başarılı!

💡 Seyahatten Küçük Notlar

• Karadağ’a Türkiye’den vizesiz giriş yapmak çok büyük kolaylık. Pasaportunu al ve çık yola.
• Para birimi Euro, ama Batı Avrupa’ya göre her şey daha ucuz.
• Küçük bir ülke olduğu için arabayla birkaç saat içinde bir şehirden diğerine geçebiliyorsunuz.
• İnsanlar oldukça sıcak ve yardımsever.
• İngilizce çoğu yerde yeterli ama bazı kasabalarda el kol hareketlerine güvenmeniz gerekebilir 😊

✨ Sonuç: Karadağ Beni Neden Etkiledi?

Karadağ, gösterişten uzak ama gerçek anlamda sade bir güzelliğe sahip. Ne yapsam, nerede dursam, her şey yolundaydı. Kimi zaman tarihi kalelerin gölgesinde dolaştım, kimi zaman dağ göllerinde kendimi dinledim. Çok turist akını olmayan, huzurlu ama keşfedilmeye fazlasıyla değer bir ülke.

“Eğer içinizi yormayan, gözünüzü doyuran ve kalbinizi hafifleten bir yer arıyorsanız, Karadağ orada sizi bekliyor.”